Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Tayfun ÇAVUŞOĞLU

Bir kentin değerleriyle böyle hesaplaşılmaz!

Bursa, sadece tarihî yapılarıyla, doğasıyla ya da sanayisiyle değil; aynı zamanda kültürel mirasıyla da bir kimlik taşır. Bu miras, bazen bir çarşıda yankılanan çekiç sesinde, bazen bir ustanın elindeki çelikle can bulan bir gelenekte hayat bulur. Bıçakçılık da işte tam olarak bu kadim kültürün simgelerinden biridir. Yalnızca bir zanaat değil, bir bellektir. Atadan oğula geçen ustalık, yüzyıllardır Bursa’da yaşamaya devam eder ya da daha doğru bir ifadeyle: Etmeye çalışır.

Recep Altepe döneminde, bu değer hatırlanmıştı. Kendisinin de bıçak ustası bir babanın oğlu olması, onu bu mesleğe ayrı bir saygıyla bağlamıştı. Bu saygı, sadece nostaljik bir övgüde kalmadı; somut adımlara dönüştü. Bursa Bıçakçılık Müzesi açıldı, festivaller düzenlendi, unutulan ustalar gün yüzüne çıktı. Kent, kendine ait olanı yeniden tanıdı. Ne var ki, ardından gelen Alinur Aktaş, Recep Altepe’nin adının geçtiği her izi silme telaşına düştü. Hangi gerekçeyle olduğu meçhul ama sonuç ortada: Müze kapatıldı, festivaller rafa kaldırıldı. Bıçakçılık, yeniden unutulmaya terk edildi. Bir kentin hafızasına bu denli hoyratça davranmak, hangi akla hizmet eder?

Bu kentin kültürel hafızasıyla inatlaşmak, sadece geçmişe değil geleceğe de ihanet etmektir. Çünkü bir kentin değeri, kim tarafından yapıldığından çok, neden yapıldığında ve nasıl korunduğundadır. Hizmet, aidiyetle değil liyakatle anlam kazanır.

Bugün gelinen noktada ise, farklı bir anlayış devrede. Başkan Mustafa Bozbey, Bursalıların belleğinde yer etmiş bu önemli mirası sahiplenerek, Bıçakçılık Müzesi’ni yeniden hayata kazandırdı. Sadece bu da değil; bir uluslararası festivalle, Bursa bıçağını dünya sahnesine taşıdı. Bu yalnızca bir etkinlik değil, aynı zamanda bir zihniyet dönüşümünün de göstergesi. Kentin değerleriyle kavga etmeyen, onları yok saymak yerine güçlendiren bir anlayışın ifadesi.

Ve bu noktada sormadan edemiyor insan: Kendine “muhafazakâr” diyenler, neyi muhafaza etti bugüne kadar?

Gelenekten, kültürden, kent belleğinden geriye ne kaldı?

Eğer bir miras, siyasi kimliklere kurban ediliyorsa, orada ne muhafazakârlıktan ne de hizmetten söz edilebilir. Bozbey’in yaklaşımı, aslında basit ama etkili bir prensibi işaret ediyor: Kentler hırsla, inatla, öfkeyle yönetilmez. Kentler, ortak akılla, değerlerini yaşatarak ve birikimleri devam ettirerek yönetilir. Doğru yapılanı sahiplenmek bir erdemdir. Ve bu erdem, ideolojilerin üzerinde, kente duyulan gerçek sevginin ölçüsüdür.

Kenti seven, geçmişiyle kavga etmez. Kenti seven, geleceği şekillendirirken köklerini unutmadan yürür. İşte Bursa’nın bugün yeniden tanıştığı bu anlayış, sadece bir bıçak müzesiyle sınırlı değil. Bir vizyonun, bir karakterin ve bir yönetim ahlakının göstergesidir. Bursa’nın değerleriyle değil, değerleri için yönetilmesi gereken bir kent olduğunu hatırlatan herkese selam olsun.

İLGİLİ HABERİ OKU! –> Bursa bıçağı dünya sahnesinde



YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER





Verified by MonsterInsights