Eskiden masallar vardı. Şimdi onların yerini köşe yazılarındaki alegoriler aldı. Geçen gün bir hikâyeye denk geldim, tam bizlik.
Şeytan, yolu bir köye düşmüş. Ortam sakin. Bir kadın ineğini sağıyor. Şeytan ne yapsın, biraz eğlenmek istemiş. Gitmiş, buzağının ipini hafifçe gevşetmiş.
Buzağı dayanamamış, koşmuş, süt kovasına çarpmış. Kadın sinirlenmiş, buzağıya odunu indirmiş. İnek delirmiş, kadını öldürmüş. Kayınpeder tüfeğiyle ineği vurmuş. Adam gelmiş, babasını öldürmüş. Sonra dayanamayıp kendini de vurmuş.
Şeytan ise köşede oturmuş: “Ben sadece ipi gevşettim, gerisini siz yaptınız,” demiş.
Bu ülkede de yıllardır şeytanlar ipleri gevşetiyor.
Ama kimse şeytanı sorgulamıyor.
Çünkü millet, bir kovaya süt döküldü diye birbirinin kafasını kırmaya hazır bekliyor.
Siyaset de işte bunu biliyor.
Buzağının ipi her seçim öncesi biraz daha gevşetiliyor.
Bir lider çıkıyor, “Onlar bizden değil” diyor.
Bir diğeri, “Vatan haini bunlar” diye ekliyor.
Bir başka siyasetçi “Dış güçler, iç mihraklar” narası atıyor.
İp gevşiyor.
Halk ekran başında zaten gergin. Sosyal medya kıvılcım arıyor.
Hop! Kova devriliyor.
Sonra ne oluyor?
Kadın, ineği dövüyor.
İnek, kadını öldürüyor.
Kayınpeder, ineği.
Adam, babasını.
Sonra kendi canına kıyıyor.
Bugünün Türkçesiyle anlatayım:
- Bir parti bir laf ediyor, öteki partinin seçmeni ayağa kalkıyor.
- Olay büyüyor, mahalle kavgasına dönüyor.
- Bir mitingde birileri yumruklaşıyor, sokakta insanlar birbirine giriyor.
- Sonra biri vuruluyor, biri linç ediliyor, biri içeride, biri mezarda.
Ve siyaset sahnesindeki şeytanlar çıkıp aynısını söylüyor:
“Biz ne yaptık ki? Birkaç kelime söyledik, gerisini halk yaptı.”
Bugün ülkenin hali tam da bu.
İktidar ipi gevşetiyor, muhalefet de eline ilk geçeni alıp sallıyor.
Kutuplaşma dediğiniz şey öyle uzaydan gelmiyor.
Her gün ekranlarda pompalanan “biz ve onlar” diliyle büyüyor.
İnsanlar artık birbirini dinlemiyor bile.
Kimin ne dediği değil, kim söylediği önemli.
Ağzından çıkan laf değil, hangi partiden olduğu belirliyor “doğruyu”.
Böyle bir ortamda doğruyu konuşmak da, anlamaya çalışmak da mümkün değil.
Çünkü herkes elinde odunla geziyor, ipin ne zaman gevşetileceğini bekliyor.
Ve en acısı: Bu oyunda hep halk kaybediyor.
Süt dökülüyor ama fark eden yok.
Ölen buzağı da biziz, tekmelenen inek de, vurulan kayınpeder de, cinnet geçiren evlat da.
Siyaset sahnesindekiler ise hâlâ köşede oturmuş, yüzlerinde hafif bir gülümsemeyle şunu söylüyor:
“Biz sadece ipi gevşettik. Suç sizde.”
Hayır, suç bizde değil.
Ama aklımızı kullanmazsak, ip her gevşetildiğinde kovayı devirmeye devam edeceğiz.
O yüzden bir dahaki seçim döneminde, bir lider “beka” dediğinde, bir başkası “ihanet” diye bağırdığında, sosyal medyada biri “vatan-millet” diyerek insanlara hedef gösterdiğinde…
Şunu hatırlayın:
Bu sadece bir iptir. Gevşetildi diye birbirinizi öldürmek zorunda değilsiniz.
Son sözüm şu:
Siyaset buzağının ipini gevşetiyor.
Ama kovayı kim devirecek, onu siz seçiyorsunuz.