“Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.”
Bu sözü neredeyse duymayan hatta ömründe bir kez olsun kullanmayan yoktur. Sözün sahibi Herakleitos. Biz de şimdi yıllar içinde demokrasimizdeki değişime göz atalım, zira önümüzde yakın zamandaki olaylar bize bunu anlatıyor.
Takvim yaprakları 1998 yılını gösteriyor. Şimdinin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan İstanbul Belediye başkanı ve hakkında soruşturma açıldı. Fakat o dönemde yaşanan olaylar bugünkü gibi cereyan etmedi. Mesela soruşturma sırasında Erdoğan görevinden uzaklaştırılmadı. Hatta ve hatta soruşturma dava oldu, sonra da dava cezayla sonuçlandı ve ceza kesinleşti, Danıştay Erdoğan’ın belediye başkanlığının düşürülmesine karar verdi. Bu zamana kadar Erdoğan görevinin başındaydı.
Şimdi son yaşanan olaylar ile kıyaslandığında, demokrasimizin nereden nereye geldiğini yavaş yavaş anlıyorsunuz ama durun daha bitmedi.
BİR SİYASİ CENTİLMENLİK – DEMOKRASİ OLAYI
Erdoğan’ın Belediye başkanlığı düşürüldükten sonra, 28 Şubat dönemi dediğimiz dönem olmasına rağmen dönemin İstanbul Valisi, Erdoğan’ın belediye başkan vekili Ali Müfit Gürtuna’yı Erdoğan’ın yerine atadı iyi mi?
Bundan sonra ki süreç ise tam bir demokrasi ve siyasi ahlak dersi nitelinde. Ne mi oldu. İstanbul Valisi 6 gün sonra belediye meclisini yeniden seçim yapılması için toplantıya çağırdı. O dönem belediye meclisinde Fazilet Partisi çoğunluk bile değildi, fakat tüm bunlara rağmen diğer partiler destek verdiler ve Erdoğan’ın vekili Ali Müfit Gürtuna’yı İstanbul Belediye başkanı seçtiler.
Sonuç: Çeyrek asır sonra demokrasimizin getirildiği nokta karşımızda, hem de o dönem bu olayların mağdurları tarafından uygulanıyor. Hazır başlamışken size birisini tanıtayım adı Martin Niemöller. 1892 ile 1984 yılları arasında yaşamış. Almanya’da tanınmış bir Luteryan pastördü. 1920’lerde ve 1930’ların başında Nazi’lerin bir çok fikrine sempati duydu ve radikal sağcı siyasi hareketleri destekledi. Ancak Adolf Hitler 1933’te iktidara geldikten sonra Niemöller, Hitler’in Protestan Kilisesi’ne müdahalesini açıkça eleştirmeye başladı. 1937’den 1945’e kadar olan dönemde Nazi yönetiminin son 8 yılını Nazi hapishanelerinde ve toplama kamplarında geçirdi. Diyeceksiniz ki peki bu kim? Niemöller, belki de en çok, savaştan sonra söylediği;
“Önce sosyalistler için geldiler, sustum—çünkü sosyalist değildim.
Sonra sendikacılar için geldiler, sustum—çünkü sendikacı değildim.
Daha sonra Yahudiler için geldiler, sustum—çünkü Yahudi değildim.
Sonra benim için geldiler—benim için konuşabilecek hiç kimse kalmamıştı..”
sözleriyle hatırlanıyor.
Ne bileyim işte bunu da bilgi olarak vereyim dedim. Belki lazım olur.