Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

DİSK yöneticilerinin tutuklanmasına tepki: Boyun eğmeyeceğiz

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkan Yardımcısı ve Genel-İş sendikası Genel Başkanı Remzi Çalışkan, DİSK Çukurova Bölge Temsilcisi Kemal Göksoy ve DİSK Diyarbakır eski bölge temsilcisi Serdar Ekingen’in tutuklanması, DİSK’in bölge temsilciliklerinde gerçekleştirilen basın açıklamalarıyla protesto edildi.

Açıklamayı Disk Güney Marmara Bölge Temsilcisi Birleşik Metal İş Sendikası Bursa Şube Başkanı Gökhan Aydın okudu

Başkanların tutuklanmasının 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra işçi sınıfına yönelen en ağır hukuksuzluklardan biri olduğu savunulan açıklamada, “12 Eylül askeri darbesinden sonra ilk kez bir DİSK Genel Başkan Yardımcısı tutuklanmıştır. Bu uygulama iktidarın inşa ettiği adaletsiz düzende hukuksuzluğun ve keyfiliğin geldiği boyutu bize göstermektedir. Bu tutuklamaların hiçbir hukuki temeli yoktur. Bu tutuklamaların tek bir amacı vardır; o da DİSK’i susturmak, DİSK’in örgütlenme atağını durdurmak, DİSK’in ve işçi sınıfının mücadelesini engellemektir” denildi.

Açıklamadan satırbaşları şöyle:

“Bu haksız hukuksuz tutuklamalara önümüzdeki günlerde itirazlar yapılacaktır. Ancak şu bilinmelidir ki başkanlarımızın tutukluluğunun hukuk ile izah edilebilir bir tarafı yoktur.

Başkanlarımızın tutuklanması için ortaya konulan tek sözde delil bir “gizli tanık” ifadesidir. Yalanlarla dolu, mesnetsiz, çelişkili, tutarsız, hayatın olağan akışına aykırı gizli tanık ifadesi ile Başkanlarımızın tutuklanması kabul edilemez. Ancak ülkemizde “gizli tanıklar”, başkaca bir delile gerek duymadan, hatta tüm diğer deliller gizli tanığın ifadesini yalanlarken dahi tutuklamaların gerekçesi olarak kullanılmaktadır. İktidarın kendisine muhalif gördüğü kim varsa susturmak için, “gizli tanıkları” devreye sokması kabul edilemez bir hak ihlalidir.

Başkanlarımıza yönelik iddialardaki mekânların ve zamanların tümüyle yalan olduğu, iddiaların tutarsızlığı belgeleriyle ispat edilmiştir. İddialara konu olan tarihlerde Başkanlarımızın hangi sendikal faaliyet için nerede olduğu tek tek ortaya konulmuştur. Fakat tüm bu hakikatler dikkate alınmamıştır. Çünkü ülkemizde bir süredir mahkeme kararlarının gerekçesi hukuki değil siyasi olmaktadır. Güçler ayrılığının tümüyle yok olduğu ve yargının siyasallaştığı bir dönemin ruhuna uygun olarak tutuklama kararı verilmiştir.

Üstelik tutuklama gerekçesinde Başkanlarımızın kaçma şüphesinden bahsedilmiştir. Bu ifade dahi kararın hukuksuzluğunu göstermektedir. Remzi Çalışkan on binlerce üyesiyle Türkiye’nin en büyük sendikalarından birinin Genel Başkanı’dır. Yıllardır sendika yöneticiliği yapan, adresleri, işleri güçleri belli olan, bugüne karar yaptığı her şeyi savunan, savunmayacağı hiçbir eyleme de girişmeyen Başkanlarımızın kaçma şüphesinden bahsetmek akıldışıdır. Kaçma şüphesinden bahsedilen Genel Başkan Yardımcımız Remzi Çalışkan, evi basılarak gözaltına alınmadan hemen önce yürütme kurulu üyesi olduğu Avrupa Kamu Hizmetleri Sendikaları Federasyonu (EPSU) toplantısı için gittiği Brüksel’den dönmüştür. Kaçma şüphesinden bahsedilen Genel Başkan Yardımcımız Remzi Çalışkan, gözaltına alındığı gün Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan ile görüşmeye katılacaktı. Üstelik, Genel Başkan Yardımcımız Remzi Çalışkan bu soruşturmadan haberi olduğunda kendisi bizzat ifade vermeye gitmiş ve ifadesi bile alınmamıştır. Soruşturmayı duyar duymaz kendisi ifadeye giden Genel Başkan Yardımcımızın kaçma şüphesi gerekçesi ile tutuklanması tam anlamıyla bir hukuk faciasıdır.

Bugün Genel Başkan Yardımcımız Remzi Çalışkan’ı “terör” ile ilişkilendirmek için sabaha karşı evini basan Emniyet Müdürlüğü, 2019 ve 2022 yıllarında Remzi Çalışkan’ın “terör örgütlerinin hedefi olduğu” yönünde istihbarat geldiği bilgilendirmesi yapmış, hatta koruma teklif etmiştir. Bu çelişkinin akla, mantığa, vicdana sığan bir yanı yoktur. Bugün ülkeyi yönetenler kendine muhalefet eden herkes üzerinde baskı kurarak adaletsiz düzeni sürdürmeye çalışmaktadır.

Bu nedenle bizler konunun hukuksal yönü üzerinde fazlaca durmaya gerek duymuyoruz. Hukuken yapılması gereken bellidir: Başkanlarımız derhal serbest bırakılmalıdır.

Ancak biz biliyoruz ki; Başkanlarımız hukuki gerekçelerle tutuklu değildir. Başkanlarımızın tutuklanması siyasi bir karardır, siyasi bir tercihtir ve siyasi hedefleri vardır.
• Bu hukuksuzluğun hedefi DİSK’tir; amaçları DİSK’e, tüm DİSK’lilere gözdağı vermek, işçi sınıfını susturmaktır.
• Bu hukuksuzluğun hedefi milyonları açlık sınırının altında asgari ücrete mahkûm etmektir.
• Bu hukuksuzluğun hedefi gelirde adalet, vergide adalet ve ülkede adalet için işyerlerinden meydanlara yükselen sesimizi bastırmaktır.
• Bu hukuksuzluğun hedefi yoksuldan alıp zengine kaynak aktaran bu düzenin çarklarının dönmesidir.
• Bu hukuksuzluğun hedefi elimizde kalan son haklara, kıdem tazminatına el uzatmadan önce bizleri korkutmak ve yıldırmaktır.
• Bu hukuksuzluğun hedefi DİSK’in demokrasi mücadelesidir, adalet mücadelesidir, Emeğin Türkiye’si mücadelesidir.

Ancak biz hukuksuzluğa boyun eğmeyiz. Hedefleri ne olursa olsun hevesleri kursaklarında kalacaktır.
Mücadelemizi daha fazla büyütecek, dayanışmamızı daha fazla güçlendirecek, birbirimize daha fazla kenetleneceğiz. DİSK’i durdurmak isteyenlere inat, örgütümüzü büyüteceğiz. İşçi sınıfını açlık sınırının altında asgari ücrete mahkûm etmek isteyenlere karşı sesimizi daha gür çıkaracağız.
Bugün rüzgâr ekenler, fırtına biçecektir. Ne yaparlarsa yapsınlar DİSK yoluna devam edecektir. Haksızlığın, hukuksuzluğun ve adaletsizliğin saltanatını işçi sınıfı yerle yeksan edecektir.”

Verified by MonsterInsights