En başından bu yana söyledik, kelime oyunu yapıyorlar, olduğu gibi değil istedikleri cümleyi kuruyorlar dedik. Anlatamadık. Rakamları eğip büküyorlar, aslını değil suretini gösteriyorlar dedik, çıktılar ‘öküz altında buzağı arama’ dediler. Anlata anlata dilimizde tüy bitti ama ne mümkün! Bir çok kişi bize dudak büktü.
Gün geldi bazı şeyler yavaş alenileşti. Mesela TÜİK rakamları açıkladı fakat bu rakamları nerelerden topladığı bilgisini gizledi. Ne oluyor, bu fiyatlar nerede, biz de bilelim dedik, baktılar olmuyor, fiyatları da gizlediler. O mahkeme, bu karar, şu dava derken sonuç alınamadı hala enflasyon konusunda. Bir rakam var ama nereden elde edildiği konusunda en ufak bir bilgi kırıntısı yok.
Sonra onca yol, köprü, hastane yapıldı, eee maliyet ne, yap işlet devrette detayı ne dedik. Aaa olmaz bu ticari sır dediler. Ama dedik, para milletin, öğrenmek hakkımızdır. Yok dediler, biz bilelim yeter. Elektrik faturası mesela, alın bakın, neye para veriyorsunuz, detayı var mı? Yok. Zira bir ara sorgulandı ya hemen hepsini gizlediler.
Bu zamana kadar hep aradan bazı şeyleri saklayarak, gizleyerek ya da yasaklayarak günü kurtarmaya çalıştılar. Ama artık haberler komple saklanarak nirvanaya ulaşacaklar. Nasıl mı?
Mesela ABD nin israil’i korumak için yolladığı gemilerin Türk donanması ile ortak tatbikat yaptığını nereden öğrendik. Dış basından. Peki BRİCS üyeliği konusunda başvurmuşuz, nereden haberimiz oldu? O da dış basından ya da katil esed ile görüşme planı nereden geldi kulağımıza? Valla o da dış basından. Hatta dış basın olmasaydı, katil SİSİ’nin yaptığı ziyaretten belki de haberimiz olmayacaktı. Zira o da ilk dış basından kulağımıza çalınınca bu ziyareti açıklama zahmetinde bulundular.
Ha bunlar seni, beni çok ilgilendirir mi? İlk bakışta pek ilgilendirmez ama ülkenin dış politikası ve geleceği açısından çok önemli gelişmeler. Peki bizim basın ne alemde, bir kaçı hariç, ekonomi uçuyor, enflasyon düşüyor haberleri çıkarken, bazıları yeni mezun teğmenlere takmış. Ne demiş atalarımız, ‘sakla samanı gelir zamanı.’ Ne alakası var şimdi, buraya uymuyor mu dediniz. Güldürmeyin beni hayatımızda ne doğru, yerine uygun ki, bu olsun! Kabul ediverin artık…