Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Özgür Özel: “Bursa Milletin Kalesidir!”

İBB Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu’nun tutuksuz yargılanması talebiyle yurt genelinde başlatılan ‘Millet İradesine Sahip Çıkıyor’ mitinglerinin bugünkü adresi Bursa oldu. On binlerce yurttaş İmamoğlu’na özgürlük talebiyle meydanlara aktı. Özgür Özel’den Bursa’da Kent Meydanı’nda düzenlenen Millet İradesi mitinginde önemli açıklamalarda bulundu.

İBB Başkanı ve CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu'nun tutuksuz yargılanması talebiyle

İBB Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun tutuksuz yargılanması talebiyle yurt genelinde başlatılan ‘Millet İradesine Sahip Çıkıyor’ mitinglerinin bugünkü adresi Bursa oldu. On binlerce yurttaş, İmamoğlu’na özgürlük talebiyle Kent Meydanı’na akın etti. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, burada yaptığı konuşmada önemli açıklamalarda bulundu. Bursalıları selamladıktan sonra eşi Didem Özel’in Bursalı olduğunu belirten Özgür Özel, “Özgür Özel Bursa’nın damadı değil, Bursa’nın evladıdır” ifadelerini kullandı. Özel, bugünkü buluşmanın 19 Mart sonrası yedinci büyük miting olduğunu vurguladı.

Özel, “Bugün 19 Mart sonrası 7. Büyük buluşmamız. Darbe girişimi olunca İstanbul’un 1 yıl önce seçtiği belediye başkanına kardeşiniz, evladınız Ekrem İmamoğlu’na darbe girişimi olunca; kalktık hep birlikte 7 gün 7 gece Saraçhane’de yüzbinlerle sonra milyonlarla direndik. Dedik ki “Milli iradeye sahip çıkacağız.” 19 Mart sabahı darbe diye kalkanlar, kayyum diye kalkanlar milyonların iradesi karşısında şaşkına düştüler bozguna uğradılar. Sonra Maltepe’de hep birlikte tarihe geçtik. O gün bugündür, Mersin’de, Van’da, Samsun’da ve İzmir’deydik. O güzel şehirlerimizden Bursamıza selam getirdik” şeklinde konuştu.

Bursa’nın AKP’nin kalesi olduğuna ilişkin söylemlerin olduğunu hatırlatan Özel, bu iddialara “Ben hep size inandım. ‘Meydan dolmaz’ diyenler, elbette pazar günü mitinge gelmez ama biz mitinge mi geldik kardeşim, eyleme geldik” sözleriyle yanıt verdi.

Bursa’nın 47 yıldır sağ partiler tarafından yönetildiğini belirten Özel, yerel seçimlerdeki değişime dikkat çekti. “Bursa 47 yıldır sağ partilerin başkanları ile yönetti. ‘Sorunum var çözüm istiyorum ve görevi de Mustafa Bozbey’e veriyorum’ dedi” ifadelerini kullanan Özel, konuşmasını “Artık herkes bilsin ki kaleler falan kalmadı. Artık kucaklaşma siyaseti var. Artık Bursa ne AKP’nin ne de Erdoğan’ın kalesidir. Bursa milletin kalesidir” diye sürdürdü.

ÖZGÜR ÖZEL’DEN COŞKULU KONUŞMA

İmamoğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle:

Bursa benim için çok özel bir şehir, çok özel bir anlamı var. Hem şehrimiz, eşim Didem Bursalı, buranın buralı. Sizin kızınız, sizin evladınız; kızımızın adı İpek, Bursa’nın İpek’i. Canım şehrimin, canım kızıma isim verdiği güzel Bursa. Özgür Özel kardeşimiz, öyle birilerinin dediği gibi, Bursa’nın damadı değildir; Bursa’nın evladıdır, öz evladıdır. Bugün 19 Mart sonrası, Bursa’daki önce 19 Mart sabahı darbe girişimi olunca, İstanbul’un bir gün önce seçtiği o şehrin insanına, İstanbul’un muhafızına, kardeşiniz, evladınız, abiniz Ekrem İmamoğlu’na darbe girişimi olunca kalktık. Hep birlikte yedi gün yedi gece Saraçhane’de çağrımıza kucak verip koşan yüzbinlerle, sonra milyonlarla birlikte direndik. Dedik ki, milli iradeye sahip çıkacağız, milletin iradesine sahip çıkacağız. Ve burası, Ekrem başkanın yerine dönene kadar, o emaneti teslim alana kadar, yine belediye meclisinin içinden bir seçilmişe emanet edene kadar buradayız. 19 Mart sabahı darbe diye kalkanlar, kayyum diye kalkanlar, İstanbul’un seçtiğini yerine birini atamaya kalkanlar, milyonların karşısında şaşkına döndüler, bozguna uğradılar. Sonra boğaz köprüsünü geçtik, Maltepe’de hep birlikte tarihi geçtik. Toplanamayalım diye, dağılalım diye dokuz günü tatili ilan edenler, her engellemeyi yapanlar, 2.500.000 kişiye Maltepe’de görünce işin ciddiyetini anladılar.

O gün, bugün Samsun’dan başlayarak, Yozgat’ta, Mersin’de, Konya’da, Van’da ve 19 Mayıs’ta İzmir’deydik. Tüm Türkiye’nin, Van’dan Mersin’e, Samsun’dan Yozgat’a ve gözbebeğimiz güzel şehirlerimizden Bursa’mıza selam getirdik, dayanışma ruhuyla selam getirdik. Bursa’da kent meydanında miting olur mu, kent meydanı dolar mı? Cumhuriyet Halk Partisi orada seçim yokken, bir başka süreç işlemiyorken o meydana nasıl dolduracak? Ben sizlere güvendim, sizin iradenize, sizin mücadelenize inandım. Elbette bir pazar günü eylem yapmaya geldik, mitinge geldik kardeşim, eylem yapmaya geldik.

“BURSA AKP’NİN KALESİ DEDİLER, ARTIK ÖYLE KALELER KALMADI”

İktidar Partisi yıllarca Bursa’nın sahibi gibi davrandı; Bursa, AK Parti’nin kalesi dediler. 31 Mart’ta millet dedi ki, “Ben milliysem, sorunum var, çözüm istiyorum ve görevi Mustafa Bozbey’e veriyorum.” Dedi herkes şunu bilsin ki, artık öyle kaleler kalmadı. Kalem siyaseti, kutuplaşma siyaseti geride kaldı; artık kucaklaşma siyaseti var. Artık Bursa, ne Tayyip Erdoğan’ın ne de AK Parti’nin kalesidir; Bursa bu milletin kalesidir. Bu milletin kalesidir. Milletin sosyal demokratlarıyla, milliyetçi demokratlarıyla, liberal demokratlarıyla, sosyalist demokratlarıyla, Alevi’si ve Sünni’siyle ortayı hep birlikte kucaklanır. Hepinizin evinde saygıyla yiyoruz ve herkes şunu bilsin ki, artık kaleler yok; artık kalelerin hepsi ve bundan sonra Cumhuriyet Halk Partisi’nin kalesi diye de bir şey yok. Kariyer bitsin, kutuplaşmalar bitsin. Bizim de kalelerimiz, bu birliğin, beraberliğin feda olsun. Bursa’da olursa, Türkiye’de olacakmış.

Büyük bir gururla söylüyorum ki, aynı kurulduğu gün gibi, 2024 akşamı olduğu gibi, Bursa ve Türkiye’de Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin birinci partisi. İtirazlarınız dinlenmeden, bakılmadan, Bursalıların bize verdiği emanete birileri el koydu. Evet, kızdık, küsmedik, yılmadık. Biliyorduk ki, bu birilerinin hesabı varsa, Bursa’nın da bir hesabı var. Birileri Bursa’ya bir şeye dayatıyorsa, Bursa gününü bekliyor. İşte geçen 31 Mart’ta bütün hesapları bozanlara, emaneti teslim edenlere, bu kentin kaderine, geleceğine sahip çıkanlara helal olsun. Dönemdir Cumhuriyet Halk Partisi’nde harmancık; 20 yıl sonra Osmangazi, 35 yıl sonra Mustafa Kemal Paşa’ya, 47 yıl sonra bize emanet edenlere sözümüz olsun. Gözümüz gibi atıyoruz, ta yüreğimde taşıyorum ve eski güzel günlerini arayan futbolcuların teknik tüm zorluklara rağmen.

Bana diyor ki, “Ekrem başkanı bırak, Ekrem başkanın peşinden gitmeyin, ona sahip çıkma.” Sen diyor, “posta güvercinisin.” Bak, Tayyip Erdoğan, Özgür Özel’den olsa olsa barış güvercini olur. Özgür, Özgür Özel’den barış güvercini olur, bu ülkeye de kardeşliğe Barış’ı getirir. Elinde sonunda cumhurbaşkanı adayımız tutar kolundan Bursa’ya getirir, söz veriyorum size. Bana soruyordu, “Sen bunlara kefil olabilir misin?” Ben Ekrem Başkan’a da, bütün arkadaşlarımıza da kefil olurum. Geçmişte de bunlar oldu. Geçmişte senin bugünkü savcın gibi yine bir savcım vardı, adı Zekeriya. Üzdü, buna kendi zırhlı Mercedes’ini verdin, her şeyinle kefil oldun. Onun yerine kendini Ergenekon’un, Balyoz’un savcısı ilan ettin. O sırada ben ülkenin genelkurmay başkanına iftira atıyordunuz.

Şimdi gelmiş, bana tekrar bu davanın savcısıyım diyor. Tekrar çıkmış bir savcıya, yeni Zekeriya Öz’e sahip çıkmaya çağırıyor. Geçen sefer unutma, döndün dolaştın, milletim ve Rabbim beni affetsin, ben de kandırıldım dedin. Bu meydanda ne dün, ne bugün, kandırılanlar, ne de yarın kandırılabilecek kimse yok. Gerçek demokratlar, gerçek Müslümanlar, gerçekten doğrudan şaşmayanlar buradalar. Senin gibi, o gün öyle deyip, bugün böyle diyenlerden değiliz. Bir ülkede adalet varsa, önce bir suç bulunmuş. Nerede bu hırsız? Suçu bulursun, suçlunun peşine düşersin. Ama bugün Türkiye’de suçtan suçlu gitmek yerine, kişilere suç icat etmeye çalışan bir anlayış var. Bugün hedef belli; hedef 2 milyon CHP’nin 15.500.000 vatandaşın arkasında durduğu, adaylaştırdığı. Güne kadar dört kez senin adayların yenmiş, bileğini bükemediğin İstanbul’da girdiği her seçimi kazanmış. Bu kadar AK Parti hiç kaybetmemiş biri var karşında ve onu da hedefe koyup, “Alın bunu suç bulan” karşında, aday olmasın, diplomasını iptal ettiren. Sen, bugün masaya oturan, kurucusu ile pazarlık yapan PKK terör örgütünü destekliyor diye kara çalan, sen. MŞ Ladin Çınar diye, üç odunla yalancı şahit, gizli tanık bulup iftira attıran sen ve bugüne kadar bir tane, bir tane kanıt ortaya çıkmadı o gün bugündür.

İKİ AYDIR ATILMADIK İFTİRA KALMADI

İki aydır atılmadık iftira kalmadı. Ne dediler? 560 milyar yolsuzluk var dediler, bir lirası bile ispat olmadı ama şu ispat oldu: altı yıldır İstanbul’u yönetiyorlar. Altı yıllık bütçenin toplamı 490 milyar, %70’i çalışanların maaşı. Hani nerede asfaltı, suyu, hizmeti? Toplamı beton yapmasan, arıtma yapmasan, lokantası yapmasan, aşevi açmasan, hepsini toplasan 490 milyar. Bu diyor ki çalınan para 560 milyar, 1 lirasını bulamadılar, 1,01 TL ispat edemediler. Evde paralar var dediler, çocuğun kumbarasına kadar tenezzül ettiler. Kurultayda 1200 telefon dağıtıldı dediler, 1200 değil, bir tane bile bulamadılar, gösteremediler. Garajda lüks araç var dediler, MHP’li vekilin çıktı, valizlerde para var dediler, içinden jammer çıktı. Bu jammer’i niye kullanıyorsun dediler, kendi belediye başkanı Kadir Topbaş’ın çıktı. Masak raporu dediler, masak raporunun içinden bir torba çıktı.

Şimdi Bursa duysun ki dördüncü dalga operasyon özel müdürüne soruyor: “Sen koruma müdürüne neden bu kadar görüştün? Ekrem İmamoğlu’nun telefonuna neden baktın? Hanfendinin görevi bu mu?” Bu İBB personeli Yakup Öner’in şoförünü almışlar. Soru: “Ne iş yapıyorsun?” Yakup Öner’in makam şoförüyüm. İkinci soru: “Bu telefon numarasıyla neden bu kadar çok görüştün?” Çocuk diyor ki: “Yakup Bey’in telefonu.” Peki, neden görüştün? Diyor ki: “Şoförüyüm efendim, görüşme sen nasıl çağıracaksın beni efendim, elbette her gün görüşeceğim.” Delil yok, örgüt yok, suç yok. Artık vatandaşın %75’inde yalan olduğuna dair bir kanaat var. Dananın kuyruğu kopacak dediler, korkuyor, evde bıraktık Erdoğan. Bir kez daha tarihi bir çağrı Bursa kent meydanında yapalım.

Siyaset er meydanında yapılır, diyor. Siyaset erkeklerde yapar, kadınlar da yapar, bunu bileceksin. İkincisi, eğer mertlikten, cesaretten bahsediyorsan, öyle bir tane savcının Medine Çınar diye üç odun yalancı şahidin arkasına saklanmayacaksın. Geleceksin, Bursa kent meydanında karşıma çıkacaksın, hodri meydan.

Sen salonda mısın? Sen sıcak seviyorsun, sen kendini atıklarını alıyorsun. Ben Ekrem’i milletin kendisine alkışlıyorum. Bakın, İstanbul Büyükşehir Belediyesi yazıyor; AK Partili Bursalılar, MHP’li Bursalılar.

Sence sen Cumhuriyet Savcısıysan, sen unvanında al şanlı Cumhuriyeti taşıyorsan, 2018’deki hırsızlık seni ilgilendirmiyorsa, sen bu Cumhuriyet’in değil, bir partinin aparatı olmuşsun. Hadi, hadi yalanla yalanla. İlk başlarda, ilk günler sayfa sayfa iftiraların avcılığı basın diye geçiyordu, bugün de gene her şey yalan çıktı. Hadi desene ben burada.

Ben burada küsür bulmaya, iftira atmaya geldim diyorsun. Bir de çıkıp bu milletin yüzüne bakacaksın. Gün gelecek, bu millet hepinizden bunun hesabını soracak, hepinizden.

Değerli hemşehrilerim, bunlar 19 Mart’tan bugüne 60 milyar dolarımızı yaktılar. Bu para: 3 milyar TL Bursalı meyve istedi mi? Yok. Ama bu barazında vakıf köyde armut üreten, şeftali üreten ablalarım, abilerim kredi kullanmak istedi mi? En yüksek faiz borcunu ödeyemedi mi? Haciz, bankaya borç, bankaya faiz. Bu paranın yarısı Türkiye’deki bütün çiftçilerin bütün borçlarının, bütün faizlerin silinmesi için. Yarısı yine de kalıyor. Bu para, atanamayan 1 milyon öğretmeni atıyor, üç yıllık maaşı da peşin yatırıyor. Bu para, 14.500 alan emekliye 30.000 TL verelim mi? 30.000 veriyorsun, hem de on yıllığına peşin veriyorsun. Bu öyle bir para ki, işsizlere ayda 15.000 TL işsizlik maaşı verebileceği, tüm öğrencilere 3.000 TL değil, 30.000 TL kredi verebileceği bir paradan bahsediyoruz. Bunun için Bursa’daki sana ait orada faizler yüksek, yüzde 70’lere çıktı. KOBİ’ler dönmüyor, işçi çıkarıyorlar. Bursa’da on binlerce kişi bu ekonomik krizden sonra işsiz kaldı. İşveren mağdur, emekçi mağdur. Ama bir yandan, eskiden krizler bir senin krizindi. Kronik bir krizin içinde kaldık. O yüzden Bursa’dan bir kez daha yarından itibaren başlatacağımız bir sürece, bu şehirden emek şehrinden Bursa’dan haykırıyorum. İlk seçimde, seçim zora girdiğinde her şeye “Biz de yapacağız” diyen Erdoğan, mülakatı kaldıracağız diyen Erdoğan, söz vermiştin. Enflasyonist ortamda yılda dört kez, üç ayda bir asgari ücrete zam yapacaktı ama geçen sene 12 ay 0,01 TL zam yapmadan emekçileri sefalete, açlığa sürükledi. Şimdi Temmuz geliyor, bütün işçi örgütlerine gezeceğim. Bu konuda hem işçi kayıran hem işvereni zora sokmayan bir formülü geliştirip ara zammı başlatıyoruz.

22.000 liraya göre 4.500 TL kaybedip 17.500 oldu. 17.002 liralık asgari ücret, dört ayda aldığı zammı kemirdi, yok etti. O yüzden şimdi Temmuz’da bir ara zam almak zorundayız. Bunu yaparken KOBİ’lerin, imalat sanayicilerimizin mağdur etmeyeceğiz. İlan edeceğimiz paketle sanayiciye ve küçük esnafa artan asgari ücretin yükünü sırtlarına koymayacağız; bu yükü onların sırtından alacağız. İşverenin de yüzünü güldüreceğiz, emekçinin de ara zamını alacağız. Ara zam hakkımızı söke söke alacağız. Birlikte, bütün Türkiye’nin duyması için hep beraber haykırıyoruz: Ara zam hakkımızı söke söke alırız.

Buradan emeğin başkentlerinden bir tanesi olan Bursa’dan tüm emekçilere selam olsun. Bu tür sadece bir asgari ücret türü değil; AKP’nin 21 grevi yasaklayarak 200.000 işçinin hakkını yediğini biliyoruz. Buradan bir sendikalaşma kampanyasının müjdesini vermek isterim. Ülkemizdeki işçilerin %85’i sendikasız, özel sektördeki işçilerin %90’ı sendikasız. Buradan işçilere sendikaları olmaya, mutlaka örgütlenmeye ve örgütlü mücadeleyi yükseltmeye davet ediyorum. Bursalılar metal fırtınayı iyi bilirler; iktidar da unutmasın, asgari ücrete zam yapılmazsa Bursa’dan ilan ediyoruz ki metal fırtınadan büyüğü geliyor, emekçilerin kasırgası geliyor. Bu iktidarı yerinde tutmayacağız. 81 ülkeden 89 partinin üyesi olduğu Sosyalist Enternasyonal’i İstanbul’da üç gün ağırladık, bugün onları uğurladım. Onlar kapıdan, biz bacadan koştuk, Bursa’mıza geldik. Hepsi partimizin Avrupa Birliği’ne üyelik çabasını sonuna kadar destekliyorlar. Cumhuriyet Halk Partisi iktidar olunca Türkiye’yi hızla Avrupa Birliği’ne sokacak, şüphesiz. Soruyorlar: Terörsüz Türkiye’ye ne diyorsunuz? Kan akmasın, gözyaşı dinsin, silahlar gömülsün, terör bitsin. Yürekten destekliyorum ama hem terörsüz Türkiye’yi istiyoruz, hem gençler için yasaksız bir Türkiye istiyoruz, hem de gençler için vizesiz Avrupa istiyoruz. Ayrıca, Kürdüyle Türküyle her vatandaş için demokrasi, eşitlik ve kardeşlik istiyoruz.

Bir yandan 81 ülkeden 89 parti başkanımız, İspanya’nın başbakanı Pedro Sanchez ile birlikte, hepimiz ellerimizde Ekrem İmamoğlu’na özgürlük dövizleriyle bütün dünyaya, Ekrem başkanın ve tüm belediye başkanlarımızın, meclis üyelerimizin serbest bırakılması gerektiğini haykırdık. Bütün dünya, hani ilk günlerde diyordu ya, “Bana konuşma, dünyaya şikayet etme.” Dedim ki, “Ne münasebet, sen benim canımı yakacaksın, sen bizim canımızı alıp hapislere tıkaacaksın, sen bu millete darbe yapacaksın, ben susacağım, dünyaya seni rezil edeceğim.”

Ne oldu, Pedro Sanchez? Dostum “Pedro” diyordun, İmamoğlu’na özgürlük dedi, “Dünyanın sayılı liderleriyle görüşüyorum” dedin. O sayılı liderlerin ülkeleri, insanları hepsi Türkiye’deki darbeden haberdar oldular. Buradan Erdoğan’a bir kez daha sesleniyorum: Küresel lider olmak için önce evde demokrat olacaksın, adil olacaksın, eşit olacaksın, kumpasçı, iftiracı, mızıkçı olmayacaksın. Sen bunları yaptıkça, sen küresel lider olamazsın; olsan olsan, dünyaya rezil olursun, hepimizi de rezil edersin.

Bir taraftan da güya Suriye’de zafer kazanmıştı. Ne oldu? Suriyeli sığınmacılar gidecekti, ne oldu? Bursa, Suriyeli sığınmacıdan en çok canı yanan illerden bir tanesidir. Soruyorum, Bursa’ya dönen Suriyeli var mı? Hepsiburada, buradan söylüyorum; biz sığınmacı değil, ama sığınmacı yaratan politikaların ve politikacıların düşmanıyız. İstikrarlı bozdular, şimdi oradaki yönetimi genç yönetimde herkes onu da çözmediler. Her an bir iç savaş olma tehlikesi ile kimse ülkesine dönmüyor. Buradan, Bursa’dan bir kez daha hatırlatıyorum ki Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında Suriye’de de barış, eşitlik, kardeşlik ve demokrasi olacak. Tüm Suriyeli sığınmacılar memleketlerine gidecekler, söz veriyoruz.

Değerli Bursalılar, hepinize söz veriyoruz: Bizim bizden başka kimsemiz yok, bizim bizden başka ülkemiz yok. Düşersek, birbirimize tutunup biz kalkacağız. Üzülürseniz, yanınızda olacağız; siz açken, biz tok yatmayacağız; siz ağlarken, biz gülmeyeceğiz. Küserseniz, ilk adımı biz atacağız. Çünkü biz biriz, birlikte güçlüyüz. Ne korkuya boyun eğeriz, ne yoksula alışırız, ne de birbirimizin elini bırakırız. Bundan sonra biz ya hep birlikte başaracağız ya da hep birlikte kaybedeceğiz. Kurtuluş yok, tek başına; ya hep beraber ya da hiçbirimiz.

Bir çağrım Bursalı AK Partili gençlere: Tercih sizin, kapımız açık. Ama AK Parti’de siyaset yapmak istemişsiniz. Bence hiç yapmamaktansa, kendini nerede hissediyorsan orada olmak doğrudur. Ama şöyle bir sorun var: AK Partili gençler, ne diyorsunuz? Ak gençlik, sizin genel başkanınız ülkenin şu anki cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan. Partisi’nin kurdu, Allah nasip etti. 23 yıl müsabaka yaptık, maçları hep o kazandı, hep o yendi. Biz 47 yıl yenemedik, millete küsmedik, afra tafra yapmadık, maçı bırakmadık, sahadan kaçmadık. Şimdi 23 yıldır kazanan genel başkanınız, geçen sene 31 Mart’ta bu millet, bu sefer de öyle takdir ettiği için maçı kaybetti. Biz kazandık; Ekrem Başkan, Mansur Başkan, Mustafa Başkan kazandı. Cumhuriyet Halk Partisi kazandı. Şimdi genel başkanınız sahadaki topu almış, kolunun altına koymuş, “Oynamam, oynatmam” diyor, eve götürüyor, “Topu keseceğim” diyor, “Bir daha maç yok” diyor. AK gençlik, dedenizden topu alın, babadan reisten topu alın, deyin ki: “Dede, neden kaçıyoruz? Vaktiyle oynadın, kazandık. Bir kere de kaybettik, topu ver, biz maç yapacağız, belki de kazanacağız.” Buradan söylüyorum: AK Partili gençler bunu yaparsa, belki bir seçim, iki seçim kaybederler ama tarihe korkaklar, kaçaklar ve anti demokratlar, otokratlar olarak değil, sağcı muhafazakarlar olarak geçerler. Topu alın, dedenizden kestirmeyin topu.

Attığınız her imza, yaptığınız her adım, ağızdan çıkan her slogan… Öyle dört başı mamur bir demokrasi mücadelesi içindeyiz ki, fark etmiyoruz. Yıllar geçecek, “oradaydım” diyeceksiniz. O pazar günü Bursa’da kent meydanındaydım, ben o gece Saraçhane’deydim, o gün Konya’daydım, Van’daydım ve biz başardık diyeceksiniz. Biz bunu başardık, sandığı, demokrasiyi biz kurtardık, ülkeyi 100 yıl öncesi gibi omuz omuza hep birlikte biz kurtardık. Bugünlere memleketi biz getirdik diyeceksiniz. Siz hepiniz demokrasinin kahramanlarısınız, siz bu ülkenin umudusunuz. Gururlusunuz, hepinizin her birinizle ayrı ayrı gurur duyuyoruz.

Ve attığınız imzalarla, sloganlar alkışlarla söylediğinizi hep birazdan bir kere daha söyleyelim: Ey Erdoğan, ben milletim, milli iradeyi bırak, sandığı getir, adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum. Hepinizi çok seviyorum, iyi ki varsınız arkadaşlar. Onur, şeref, güç verdiniz. Şimdi hep birlikte yola çıkıyoruz, hep birlikte yürüyoruz. Arkadaşlar, yürüyelim! Arkadaşlar, 100 yıl sonra Atatürk’ün Partisi iktidara yürüyor, yürüyelim arkadaşlar!


Verified by MonsterInsights