Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, fazla imalat yapılan inşaatlara taviz verilmeyeceğini söyledi. Başkan Özdemir, “Sizin alabileceğiniz ruhsat miktarı 8.000 metrekarelik inşaat için. Ama sen 10.000 metrekare için müracaat edersen elbette ruhsat alamazsınız. Çünkü öyle bir hakkınız yok. Bizim topluma vaadimiz nedir; Herkes hakkını kullanacak. Biz yalnızca 550.000 Nilüferli’nin çıkarını düşünürüz” dedi.
Basın Kültür Sarayı BGC Nilüfer Sahnesi’nde gerçekleşen BGC Başkanlarla Yüz Yüze programına konuk olan Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, yaşanan yoğun yapılaşmaya karşın Nilüfer’in yine çok güzel ve herkesin yaşamak istediği bir kent olduğunu belirterek, “Bu gerçekliği görmekte fayda var. Zaten nüfus hareketlerine bakarsanız; Yıldırım ve Osmangazi’nin nüfusu geçen yıla göre düşerken, Nilüfer’in nüfusunun hızla arttığını göreceksiniz. Nilüfer bu hızla büyürse belki 10 yıla kalmaz Bursa’nın en büyük ilçesi de olabilir. Herkes Nilüfer’de yaşamak istiyor. Yaşanan bazı bu olumsuzluklara rağmen Nilüfer Türkiye’nin 8. gelişmiş ilçesi” dedi.
Başkan Şadi Özdemir’in açıklamalarından satır başları şöyle:
“Ataevler bölgesi gerçekten yaşanması çok zor bir bölge oldu. Sosyal donatı alanlarını değiştirmeden, yeni sağlık alanları, eğitim alanları, park alanları, otopark alanları yapmadan nüfusu üç kat arttırırsanız; yaşam kalitesini üç kat aşağı indirirsiniz. Böyle bir gerçeklik var.
Bir bölgenin kentsel dönüşüm alanı olup olmamasına Büyükşehir karar veriyor. Büyükşehir’in verdiği karar ve yetkiler doğrultusunda burada ruhsatlar alınıp işler yapılıyor. Bu modelin tümü yanlış bir model. Konuya partilerin ötesinde bakmak lazım, biraz daha yukarıdan bakmak lazım.
Kentsel dönüşümde, bölgesel değişim yapmadığımız sürece buna benzer sorunları yaşarız. Çünkü insanların ekonomik olarak zaten binalarını yenileme gücü yok. İnsanların yenileme gücü yoksa, yenileme gücüne bir kaynak ayıramıyorlarsa, ama o binaları da yenilemek gerekiyorsa; o binaları çok daha fazla kat vererek yapmak zorunda kalıyorsunuz. Parsel bazında bunu yaptığınız zaman ister istemez binaları yukarı çıkararak yapıyorsunuz ve diğer alanlara dokunamıyorsunuz.”
KENTSEL DÖNÜŞÜM YAKLAŞIMI
“O yüzden benim görüşüm; 1990’lı yıllarda Sayın Murat Karayalçın’ın Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde Portakal Çiçeği Vadisi içine yapmış olduğu Kentsel Dönüşüm Planı’dır. Bursa’da uygulanması gereken plan böyle olmalıdır. O dönem Ankara’da bir şirket kurmuşlardı, Portakal Vadisi’nden gelen bütün o bölgenin insanları o şirketle beraber bir kooperatifte hak sahibi olmuştu. Hak sahiplerinin hepsi yönetimin içindeydi. Üye kooperatif yöneticisi beş kişi, hak sahiplerinden beş kişi, belediyeden beş kişi, bir de Belediye Başkanı, hep birlikte bütünü planlayarak, dış finansman bularak burayı çözmüşlerdi.
Şimdi Ataevler bölgesi bence kaybedilmiş bir bölgedir, ama bizim Çamlıca bölgesini, Beşevler bölgesini kurtarma şansımız var. Hepsini birlikte planlayıp, oradaki 5 mahalleyi birlikte planlayıp bütüncül bir planla ve ortak hareket ederek yeni bir mekanizmayla, belediyenin de doğrudan işin içinde olduğu bir yaklaşımla kentsel dönüşüm yapabiliriz.
Bu konuda yetki elbette büyükşehir belediyesinde. Büyükşehir Belediye Başkanımızın bakış açısı, parsel bazında büyütelim yönünde. Örneğin 20.000 metrekarenin üstünde bir büyüklükte alan planlıyorsanız belli bir yüzde artış verelim, 20.000 metrenin altındaysa farklı bir yüzde artış uygulayalım.
Bence hem ilçe belediyesinin hem büyükşehir belediyesinin içinde olduğu, ortak bir dönüşüm çalışması yapmalıyız.
Sosyal, kültürel, sportif alanların hep burada olması, bütün özel okulların, bütün büyük hastanelerin, bütün iyi otellerin, 6-7 tane organize sanayi bölgesinin, 6.000 İşletmesi olan küçük sanayi bölgesinin, tüm bunların Nilüfer’de olması, nüfusun artmasına, yeni konut ihtiyacına neden oluyor.
Hemen yanımızdaki teknoloji organize sanayi bölgesi yaklaşık 100.000 nüfus daha getirecek Nilüfer’e. Burada çalışacak olan insanlar gidip Karacabey’de yaşamak istemeyecekler elbette.”
“YÜKSEK TEKNOLOJİ ÜRETMELİYİZ”
“100.000 konut yapacak alanın var mı? Tarım alanı dışındaki planlanacak alan çok az. Tarım alanlarını korumamız gerekiyor.
Yeni yatırımları batıya doğru değil, doğuya doğru dengelemek gerekiyor. Aksi halde bu şehir yaşanmaz hale gelir.
Örneğin Bursa yüksek teknoloji üretebilecek sermaye birikimine de, insan kaynağı birikimine de sahip. Öyleyse hikayemizi yüksek teknolojiye doğru döndürmemiz lazım. Yüksek teknoloji üretmek demek, yazılım üretmek demektir. Yazılım için bin dönüme, 500 dönüme yüz dönüme ihtiyaç yok. Bir iki tane odaya ihtiyaç var. Ama teknoloji sanayi bölgesi adı altında binlerce dönüm araziyi sanayi üretimine açmamalıyız. Merkezi hükümetin o bölgeyi Bandırma’ya kadar sanayiye açmasından endişe ediyorum. Bunun hem Bursa’ya, hem tarım topraklarına, hem de Nilüfer’e ihanet olduğunu düşünüyorum. Atanmış Sanayi Bakanlığı buna karar verebiliyor ama ben seçilmiş olmama rağmen karar veremiyorum. Bunun tamamen değişmesi lazım. “
“NİLÜFER BELEDİYESİ’NDE MAAŞLAR ÖDENİYOR”
“Ekonomik sıkıntısı olmayan belediye yok gibi. Türkiye’de genel olarak belediyelerin büyük bir çoğunluğu mali sıkıntılar yaşıyor, biz de yaşıyoruz.
Finansman dengelerinde ciddi bir bozukluk var, böyle bir gerçeklik var. Bunu tabi ki toparlayacağım, burada bir sorun yok. Bunu şikâyet olarak söylemiyorum.
Şu ana kadar gerçekleşen bütçenin içinde, gelirlerimizden personele verdiğimiz ücret yüzde 80 oranında. Bu oranla Nilüferliler’e kaliteli hizmet üretemeyiz. O yüzden bunları dengelemek gerekiyor. Bu oranın yüzde 40’ın altında olması gerekiyor.
Ama Türkiye’nin gerçekleri, Türkiye’nin realiteleri, yaşamdaki zorluklar ortada, çalışanımızın bu ücretleri hak ettiğini düşünüyorum.
Bundan daha iyi bir ücrete ihtiyacı var insanların. Halen maaşları ödüyoruz. Göreve geldiğimizde 56 milyon TL maaş ödememiz gerekiyordu, 15 gün içinde ödedik. Şimdi gene ödemediğim bir kısmı var o da Kasım ayındaki ikramiye ile ilgili. Ödeme takvimimizi yaptık.
Bu arada çok sayıda yüklenicinin paralarını ödemekte de zorlanıyoruz. Bu da yine belediyeye büyük bir zarar olarak dönüyor. Çünkü geç ödendiğini bildikleri için, yeni bir ihale yaptığınızda bu ödeme takvimine göre bir finansman maliyeti de yükleyerek teklif veriyorlar. Dolayısıyla 100 liraya alacağınız işi 130 liraya, 140 liraya satın almak zorunda kalıyorsunuz. Bunları toparlayacağız, hiçbir kaygım yok. “
“5 AYDA 300 MİLYON SİLKELENDİK”
Sayın Cumhurbaşkanımız sağ olsun “silkeliyor” bizi. Şu son 5 aydaki silkelemesi 300 milyon liranın üstünde oldu. Ona bir itirazım da yok ama, hani madem borcumuz var, keşke her zaman alsaydı ve bu kadar biriktirmiş olmasaydı.
Öte yandan, 200’ün üzerinde 220 galiba personel azaltımı yaptım şu ana kadar. Göreve geldiğimde 126 kişi çıkarmıştık biliyorsunuz. Şimdi sordum kaç kişi emekli olacak diye. 38 – 40 kişi falan emekli olacak. Fakat bu arkadaşlarımızın da tazminatları gene belediyeye kısa vadede finansal sorun olacak. Uzun vadede meseleyi çözeriz diye bakıyoruz.
2025 yılının biraz zorlu geçeceğini düşünüyorum, ama 2026’dan itibaren sorun olacağı kanaatinde değilim. 2026’dan itibaren finansal istikrarı sağlamış olacağız.
Diğer sorunuz bağışlar konusuydu. Nilüfer dayanışmacı bir kent gerçekten. Nilüfer Belediye Başkanı olmaktan büyük bir keyif aldığımı söyleyebilirim. Nilüfer “Marka Kent” olmuş ve burada benim bir katkım yok. Benim dışarıdan dolaylı katkım olabilir. Hem Mustafa Bozbey başkanımızın hem Turgay Erdem başkanımızın yarattığı bir değer var ve çok büyük bir marka Nilüfer Belediyesi. Başkanlarımıza geçmiş dönemdeki katkıları dolayısıyla çok teşekkür ediyorum. “
“MARKA DEĞERİMİZ YÜKSEK”
“Bu marka değeri nedeniyle bağış yapılabilen bir kent burası. Şu anda bir tane kreş açıyoruz, bağışla. Kanser hastası çocuklarımız için “moral evi” açtık. Kanserli çocuklarımızı bir arada toplayıp, onları hayata tutundurmaya çalıştığımız bir yer. Bademli Rotary Kulübü ile beraber yaptık. Şimdi iki tane temel atmak üzere ruhsatları alınmış kreşimiz var, bağışla yapılıyor.
450 kişilik yurdumuz var. Onu İstanbul’dan bir arkadaşımdan rica ettim, bunu yapın diye. Kaç para dedi, 8,5 milyon dolar dedim. Tamam 5 milyon doları benden dedi. Ben 8,5 yazdım. Mesela bu tür baktığınız zaman 5 milyon dolar bağış yaklaşık 180 milyon TL ediyor.
Dernek ismini vermeyeyim dün geldiler, onlara tiyatro merkezini yapın dedim. Kaç para dediler 180 milyon TL dedi. Bizim Görükle’de bir tiyatro alanımız var. 100 milyonunu karşılarız dediler. 100’ü karşılayan 150’yi de karşılar, üstünde çalışalım dediler. Kısacası Nilüferliler bağış yoluyla belediye hizmetlerimize destek oluyorlar.
Nilüfer Bostan konusuna gelince; Ben özellikle tarımın örgütlenmesi üzerinde hassasiyetle duruyor ve çalışıyorum. Biliyorsunuz tarım çalıştayı da yaptık. Şu anda onun üzerinde çalışmaya devam ediyoruz.
Kooperatifleşmeye önem veriyoruz. Çiftçinin ürettiği ne varsa, eğer satamıyorsa biz her şeyi kooperatif üzerinden satın alacağız.
Bostanların şu andaki çalışma mantığıyla yürümesi çok zor. Saat 18.00’de kapanan, bayramda, hafta sonları kapalı market olmaz. Nilüfer’de en az 100 tane, vatandaşın kendi işleteceği 40-50 metrekarelik marketler oluşturarak tarımsal ürünleri burada halkımızla buluşturmayı planlıyoruz. Köyden kooperatife, kooperatiften bu marketlere ulaşacak olan ürünler halkla buluşacak. Kısacası bostan sistemini dönüştürüyoruz. Bu kapsamda üretim fazlası olan kooperatif ürünlerini de yerel marketlerimize vereceğiz.
Ayrıca Nilüfer’de Ahududu üretimini özendirmeye çalışıyoruz. Nilüferin köylüsü yeniden Nilüferin efendisi olacak. Torunlarımız sebze ve yiyebilsinler diye çalışıyoruz. Tarım alanlarında yapılaşma ile mücadele ediyoruz.”
“ELİMİZİ KOLUMUZU BAĞLAMAK İSTİYORLAR”
“İktidar yaklaşık 23 yıldır Türkiye’yi yönetiyor. Bir zamanlar hepimizin şikayetçi olduğu eski Türkiye’yi Türk insanı arıyor durumda.
Eski Türkiye’de insanlar emekli olunca ev ve araba alıyordu, şimdiki Türkiye’de iki defa emekli olsa bile bir ev alma hayali kuramıyor. Yaşam gerçekten çok zor ve bunun da iktidardan toplumun kopuşunun neden olduğunu hepimiz biliyoruz. Nitekim çok uzun yıllar sonra Cumhuriyet Halk Partisi ilk defa birinci parti oldu. Toplumun muhalefete doğru bir eğilimi var.
Belediyelerimizin de sosyal belediyecilik anlamında gerçekten çok ciddi işleri var. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Ankara Büyükşehir Belediyesi, İzmir, Adana, Mersin belediyelerimiz çok önemli işler yaptılar. Özellikle deprem sonrası Adana ve Mersin Büyükşehir Belediyesi çok büyük yükler de yüklendi, sorunlu insanlarla ve toplumla kucaklaşmayı başardı.
Nilüfer Belediyesi’nde de bizden önceki arkadaşlar sosyal belediyeciliği çok iyi yaptığı için yerel seçimlerde yüzde 60’larda oy aldık.
Bu yükseliş görüldüğü için hükümet de bunu kendi geleceği için risk olarak gördüğü için, bir şekilde bizi iş yapamaz hale getirmek istiyor. Zaten tasarruf genelgeleri ile nefes almamız dışındaki her şeyi yasaklamış durumdalar. Şu anda hiçbir şey yapamayız. Tasarruf genelgelerine göre her şey için izin almamız lazım.
Aslında Ekrem İmamoğlu ya da Mansur Yavaş değil cezalandırılan. Cezalandırılan İstanbul ve Ankara halkı, Adana ve Mersin halkı. Buradan bir yere varılamaz.
Daha önce yapılan 89 seçimlerini hatırlatırım. “Eli kolu bağlı belediyeler ister misiniz” diye kampanyalar vardı o günlerde. Ve yine bizim de o zamanki Sosyal Demokrat Halkçı Parti’nin sloganı olan “süpürgeyi” biliyorsunuz. Bir de “Limon gibi sıkacağız” diyorlardı.
Bu toplum haksızlık edenin yanında olmaz. O nedenle yapılanların biraz sıkıntı yaratacağını biliyorum ama biz bu sıkıntılara hazırlıklıyız. Bir sorun olacağını düşünmüyorum, biz bu meseleleri aşarız bir şekilde, işimize devam ederiz.
Şu anda da yaptığımız işlerin birçoğu tasarruf genelgelerine uygun değil. Bence Tasarruf Genelgesi yayınlama hakkına da sahip değil Sayın Cumhurbaşkanımız. Çünkü biz merkezi bütçeyi kullanmıyoruz. Biz Hazine’nin kaynaklarını kullanarak iş yapmıyoruz. Biz Nilüfer vergilerinden payımıza düşeni alıyoruz İller Bankası payı olarak. Buradaki emlak vergileri diğer vergilerden elde ettiğimiz gelirlerle Nilüfer’e hizmet ediyoruz. Bu parayı öyle ya da böyle nasıl harcayacağım onu ilgilendiren bir durum değildir. Dolayısıyla bana “şunu yapamazsın bunu yapamazsın” demeye merkezi hükümetin hakkı yok.
SGK’nın alacakları içinde belediyelerin payı çok değil. O meşhur müteahhitlerin trilyon trilyon, katrilyon katrilyon borçlarını çizerken, belediyelerin üstüne böyle gidiyorsan, bir vicdan sorunu vardır. Ben bunu vicdansızlık olarak görüyorum ve bunun kendilerine daha büyük bir ders olarak döneceğini düşünüyorum.
Zorlanıyor muyuz, zorlanıyoruz ama bunların hepsini aşarız diye düşünüyorum.
Şimdi bir yapılandırma yapmışız, onu da kesiyorlar. Vergi dairesiyle yapılan bir anlaşmamız var. Her ayın 30’unda ödediğimiz para var. Onu da borç olarak kabul ediyor ve onu da gene ayın 10’unda kesiyorlar. Şimdi biz bir dava açacağız onlara. Önce talep edeceğiz. Ayın 30’una göre faizlenmesi yapılan yapılandırmayı 20 gün önce tahsil ediyorlar. Faizi de haksız yere almış oluyorlar. Bunun için de şimdi arkadaşlarım çalışıyor. Belki dava açacağız.
Burada mesele vergiyi tahsil etmek değil, mesele bizleri cezalandırmak. Bu böyle olunca bunu kabul etmek mümkün değil.”
MAHALLE OLAN KÖYLERDE PLANLAMA
“Şu hatırlatmayı yapmak istiyorum; 1/100.000’lik, 1/25.000’lik, 1/5.000’lik planları Büyükşehir Belediyesi yapıyor. Nerelerin imarı açılacağına, nerelerin imarı açılmaması gerektiğine karar veren yer değiliz biz. Biz detay planını yapıyoruz. Dolayısıyla bir yerin imara açılıp açılmama yetkisi bizde değil. İmara açılmış yerlerin detay planlarını 1/1000’likleri yapma yetkisi bizde.
Köyiçi konusu ise şöyle bir şey; 2022’de çıkan yasaya dayalı olarak köy yerleşim alanlarının bir sınırı var. Bu yerleşim alanlarının sınırını 300 metre genişletme yetkisi veriyor yasa. Dolayısıyla en üst çizgiden 300 metre daha dışarıya çıktığınızı düşünün. O 300 metrelik genişlikte bir dairenin biz planlamasını yaptık.
Fakat planlamasını yaparken 17 kurumdan görüş alıyorsunuz. Çeşitli kurumlardan; örneğin Devlet Su İşleri’nden, Karayolları’ndan, Orman Müdürlüğü’nden, her yerden görüş alıyorsunuz. Tarım Bakanlığı hariç diğer kurumlardan görüş geldi. Tarım’dan da görüş geldiği zaman bunu meclise sunacağız. Bizden Büyükşehir’e geçecek. Büyükşehir’de onaylandıktan sonra detay planları yapıp imara açmış olacağız.”
NİLÜFER’DE DİJİTAL DEMOKRASİ
“Mahalle Komiteleri sorunuza gelecek olursak; hatırlarsanız adaylığımız sürecinde de hep söylediğimiz bir şey vardı, “ortak akılla birlikte yöneteceğiz” dedik. Bunu Mahalle Komiteleri ile yapacağız.
Akademik odalar, sivil toplum kuruluşları, sendikalar, ticaret odaları, meslek örgütlerinin tümü ile çalışıyoruz. Şimdi Mahalle Komitelerini karar süreçlerine ekliyoruz. Herhangi bir mahalleye herhangi bir yatırım yapacaksak, Mahalle Komitesi’nin onayını alacağız. Mahalle komitesinin onaylamadığı projeyi, mahalle komitesine rağmen o mahalleye yapmayacağız.
Dolayısıyla Mahalle komitesi önemli. Mahalle komitesinden talepleri alacağız. Ama, Mahalle Komitesi’nin her talep ettiğini yapamayabiliriz. Bütçe olanaklarımız ölçüsünde yapacağız.
Bunu dijital platforma taşıdık. 1.008 kişi buradan adaylık müracaatı yaptı. Dün itibariyle yaklaşık 2.500 kişi de oy kullanmış. Oy kullanma 22 Aralık’a kadar devam edecek. Dijital platformda demokrasi uygulaması çok kolay bir şey değil ama keyifli bir şey. Ben şimdi kimler aday bilmiyorum, kimler seçilecek bilmiyorum, kendileri aday oluyorlar, kendileri seçiliyorlar.
Bunu Mahalle Komiteleri’nin ötesine de taşımak istiyoruz. Halkın görüşlerinin daha çok yansıdığı Nilüfer yaratmak için çalışıyoruz. Hedefimiz dijital platformda 400 bin Nilüferli’ye ulaşmak ve her aşamada görüşlerine başvurabilmek.”
“NİLÜFERLİ’NİN HAKKINI YEDİRMEYİZ”
“Gerçekten sorunlu bir alan burası. Aslında bunlar sadece Nilüfer’e özgü sorunlar değil. Ama Nilüfer’de yoğunlaşmış sorunlar.
Örnekle anlatayım; diyelim ki 1,5 emsalle kentsel dönüşüm yapacaksanız. 0,5 de Büyükşehir veriyor. Emsaliniz 2 oluyor. Yani sizin 4.000 metrekare bir arsanız varsa 1,5 emsal ile 6.000 metre inşaat yapabilirsiniz. 0,5 de Büyükşehir verdiği için, 2.000 metre de oradan geliyor. Toplam 8.000 metre inşaat yapabilirsiniz. Sizin alabileceğiniz ruhsat miktarı 8.000 metrekarelik inşaat içindir. Ama sen 10.000 metrekare için müracaat edersen elbette ruhsat alamazsınız. Çünkü öyle bir hakkınız yok. Bizim topluma vaadimiz nedir; Herkes hakkını kullanacak. Biz yalnızca 550.000 Nilüferli’nin çıkarını düşünürüz.
Geçmiş dönemde iş yapmış olan, yapmaya devam eden müteahhitler bu kararlı duruşumuzdan memnunlar. Çünkü iş müteahhit ile yer sahipleri arasında çirkin pazarlıklara dönmüş.
Şu anda daire sahipleri evlerini yenilemek istiyorlarsa üstüne bir miktar para vermek zorunda kalacaklar. Ama benim önerim o değil, benim önerim bölgesel yapalım bu işleri ve biraz önce anlattığım gibi buradaki imar haklarını çok fazla artırmadan bölgesel bütünlüğü planlayarak yapalım.
Ayrıca yapılan imalatlarda şöyle bir sorun var; bu ruhsatı veren, bu ruhsatı alan, bu ruhsata arıcılık eden, mimari büroları, bunu denetleyen yapı denetim şirketleri, aracı olan siyasi veya diğer kişiler, herkes burada sorumlu. Burada bir tek kabahatsiz kişi var, oralardan daire satın almış kişiler. Belki de hayatında ilk defa ev aldı, belki de bir dünya banka kredisi çekti, onun parasını ödüyor. Belki annesinden, babasından kalan mirasla emeklilik parasını birleştirdi ve oraya yatırdı, arabasını sattı, arsasını sattı, yapı kullanım izni olmayan eve yatırdı.
Ben o insanların burunlarının kanamasını istemem. Onlar için bir çözüm arıyoruz. Meslek odalarıyla, İnşaat Mühendisleri, Şehir Plancıları, Mimarlar Odası’yla, müteahhitlerin bir derneği var, o dernekle ve çeşitli konuların uzmanlarıyla toplantılar yaptık.
Çözüm formülü olarak torba kanunuyla çıkan “imar hakkı taşıma” konusu var. İmar haklarını taşıyarak bazı sorunları çözebiliyor muyuz ona bakıyoruz.
Başka yerde konut imar hakkı olan yerleri satın alıp o hakları buraya taşımak gerekiyor. Bu satın alacağımız yerlerin parasını da bunları yapan müteahhitlerin ödemesi gerekiyor.
Sorunları çözeceğiz, çözerken de kamunun hakkını koruyarak çözeceğiz. Kamunun hakkını korurken, birtakım bedellerin de ödenmesi gerekiyorsa, bazıları o bedelleri de ödeyecek.
Örneğin bazı bölgelerde kaybettiğimiz yeşil alan miktarını, başka yerde satın aldırarak kamuya kazandırma çalışmalarımız var. Kayapa’da 160 dönüm bir yeri var hazinenin. Hedefim burayı bahsettiğim yöntemle belediye kasasından para çıkmadan satın aldırıp, yeşil alana çevirmek. Orada bir güzel bir Kent Parkı oluşturacağız.”
TARIM ALANLARINDA YAPILAŞMAYA İZİN YOK
“Yeni yapılanları hemen yıkıyoruz. Ama eskiler de var. Depo diye başlamış ve fabrikalaşmaya dönmüş alanlar var. Onlarla ilgili de çalışıyoruz.
Gördüğümüz, tespit ettiğimiz anda yıkımı gerçekleştiriyoruz. Buradan bir çağrı da yapmak istiyorum. Gözümüzden kaçan, vatandaşımızın tespit ettiği bu tip yapılar varsa hemen fotoğrafını çekip konumuyla birlikte bize ulaştırın. Anında gideriz. Bu cumartesi pazar, gece gündüz fark etmez. Gönderin, hemen gereğini yapalım.
Bunu bütün Nilüferliler’e söylüyorum. Muhtarlarımız üzerinden de söylüyoruz. Doğrudan yazılı müracaat edemeyebilirsiniz, atın benim cep telefonuma fotoğrafını. Konumunu da atarsanız daha memnun olurum. Anında müdahale ederiz. Yıkıyoruz, tekrar yapılanlar oluyor, tekrar yıkıyoruz. Yıkmaya devam edeceğiz, sonuna kadar devam edeceğiz. Gözümüzden kaçanlar olabilir. Ama kaçıyorsa bilin ki biz görmüyoruz. Onun için bizi uyarmaya devam edin diyoruz.”
AYVAKÖY PROJESİ
Örnek köy projesini Ayvaköy üzerinde çalışıyoruz. Yapıları ayva rengine boyuyoruz.
Burası çok muhteşem güzel bir yer. Bu bölge Gölyazı ile birleştirdiğinde güzel bir destinasyon merkezi olacak. Ayvaköy’de bir mağaramız var. İçinde botla 4 – 5 kilometre gezebileceğiniz kadar su da var. Orayı turizme açıp mağarayı aktif hale getirmek istiyoruz.
Geçen gün Kaymakam Bey’le toplantı yaptık. Sağ olsun yapıcı yaklaşımı oldu. Sayın kaymakamımıza teşekkür ediyorum. Anıtlar Kurulu ile görüşerek sorunları aşmaya çalışıyoruz.
Bölgeyi bisiklet yolları, yürüyüş yolları, karavan parkı gibi projelerle destekleyeceğiz. Bir tane de büyük bir otopark yapmak istiyoruz. Çünkü özellikle Gölyazı tarafına yaz aylarında arabayla girmek mümkün olmuyor. Şimdi biz şu şöyle bir şey yapacağız. Arabayı Ayvaköy’e park edin tekne ile karşıya, Gölyazı’ya geçin diyeceğiz. Hem bir tekne gezisi yapmış oluyorsunuz, hem de karmaşaya girmeden arabanızı park edip karşıya rahatlıkla geçiyorsunuz. Dolayısıyla Gölyazı’da dolaşımı kolaylaştırmak istiyoruz.
Bursa’ya gelen turistler bir hafta vakit geçirecek hale gelsin istiyoruz. Turizm gelirlerini yükseltmek istiyoruz. Tabii gelen turiste de, yeme içme standardı yüksek hizmet vermeniz lazım. Gölyazı içindeki gözlemeler çok güzel ama yeterli değil. Yüksek standartlı bir restoran yapma projemiz de var. Bu kapsamda pansiyon turizmini de geliştirmek istiyoruz. Ayvaköy’ü bu açıdan da altyapı olarak hazırlıyoruz.
O bölgeyi toparlayıp Gölyazı, Fadıllı ve Ayvaköy bölgesini böyle keyifli hale getirmek istiyoruz.”