Ben günlerce araştırıp tam birazdan aşağıda olan metni oluşturmuştum ki Cumhuriyet Gazetesinden duayen gazeteci Mine Kırıkkanat bu konuyu kaleme almış. Ama emek var diye düşünerek ben de görüşümü ileteyim dedim.
Amerikan derin devleti, 1950’lerin sonundan 70’lerin başına kadar “COINTELPRO” adında bir program yürüttü.
Adı havalı ama özü basitti: “Muhalefeti sindir, liderlerini itibarsızlaştır, içini böl, gerektiğinde provoke et, olmadı hapse at!”
Martin Luther King’den Malcolm X’e, savaş karşıtlarından feministlere kadar birçok figür, bu programın hedefindeydi. FBI, “ulusal güvenlik” bahanesiyle iç siyasete açıkça müdahale ediyordu. Sonuçta, hareketler ya bölündü, ya liderleri öldürüldü, ya da itibarsızlaştırıldı.
Şimdi dönüp Türkiye’ye bakalım.
Elimizde bir siyasi figür var: Ekrem İmamoğlu.
İstanbul’un belediye başkanı. Seçimi kazandı, iptal edildi. Daha büyük farkla yeniden kazandı. Yetmedi.
Bir “ahmak” polemiği üzerinden yargılandı, 2 yıl 7 ay hapis cezası ve siyasi yasak aldı. Karar henüz kesinleşmedi ama mesaj açık: “Yerinde çok oturma, fazlaca da parlamaya kalkma!”
Bana sorarsanız bu süreç, Yerli ve Millî bir COINTELPRO denemesi gibi.
Bakın ne yapılıyor:
🔹 İtibarsızlaştırma:
İstanbul seçiminden beri sistemli bir şekilde yürütülen algı: “İmamoğlu sadece bir belediye başkanı değil, biraz da şovmen!”
Ne zaman yurt dışına çıksa eleştiri; ne zaman halkla temas kursa “popülizm” suçlaması.
🔹 Yargı yoluyla baskı:
Ahmak kelimesinden siyasi yasak çıkaran bir yargı süreci. Savunma hakkı mı? Olur o kadar.
🔹 Böl ve yönet:
CHP içindeki her tartışma İmamoğlu merkezli servis ediliyor. “Genel başkan mı olacak?”, “Kılıçdaroğlu’nu mu zorluyor?”
Amaç, partide destek bulmasın. Seçmen gözünde “hırslı” görünsün. En büyük günah bu memlekette, biliyorsunuz.
🔹 Provokasyon:
İçişleri Bakanı zamanında çıkıp “ahmak” diyor.
Cevap gelince dava açılıyor.
Yani hem vuruyorlar, hem de “neden canım acıdı diyorsun?” diyorlar.
🔹 Devlet gücüyle kuşatma:
Müfettişler, medya, dosyalar, dava tehditleri… Belediyeyi yönetmeye vakit bırakmayan bir kurumsal baskı.
Bunların hepsini topladığınızda ortaya çıkan tablo tanıdık:
Hedef bir siyasi aktörü zayıflatmak, yükselişini durdurmak, halkın gözünde sorgulatmak.
Ama bu işin bir riski var.
COINTELPRO da benzer şekilde Martin Luther King’i “karalamaya” çalıştı. Ne oldu?
Onu değil, FBI’ı rezil etti.
İtibarsızlaştırmak isterken kahraman yarattılar.
Bugün İmamoğlu hakkında verilen her siyasi karar, onu daha görünür kılıyor.
Sadece İstanbul’un değil, Türkiye siyasetinin merkezine çekiyor.
Belki birileri “bu iş böyle yürür” diyor olabilir.
Ama tarihin arşivi geniştir, hafızası derindir.
Ve bazen güç gösterisiyle bastırmak isterken, fark etmeden geleceğin liderini pişirirsiniz.