Çağdaş Gazeteciler Derneği Bursa Şubesi 1990’dan buyana ödüller veriyor. Bu yıl da gelenek bozulmadı ama dernek üyesi olmadığı halde ÇGD’ye rota çizme hakkını ve haddini kendinde bulan birkaç sosyal medya kullanıcısının tavrı yüzünden, kısa süreliğine de olsa huzur bozuldu… ÇGD Genel Merkez yönetimi de “sosyal medya açıklamalarıyla” ortama daldı…
da…
Ne oldu?
Bunca tartışma, bunca ötekileştirme, sosyal medya üzerinden 16 yaş grubu heyecanıyla paylaşılan metinlerle yaratılan nahoş hava kime, neye yaradı?
ÇGD Genel Merkez yönetiminin bu tavrı neye hizmet etti?
Söyleyin lütfen, bu tartışmayla gazetecilik ilkelerine önemli bir madde mi eklendi, asgari ücretten bile az rakamla çalıştırılan (mecburen banka hesabına ödenen paranın asgari ücreti aşan kısmını da elden geri vermek zorunda bırakılan) meslektaşlarımız bir kazanım mı elde etti? Adı “medya” olan haber kuruluşları var, bir tane muhabiri yok! Bu can yakan sorunlara çare mi bulundu?
Yoook!
Sonuç ne? Bunca gürültüden sonra ne oldu hakikaten?
Koca bir hiç!
“Derneğin adının, şube yönetiminin sosyal medyada tartışmaya açılacağını, yıpranacağını” dikkate almaya bile lüzum görmeyen ÇGD Genel Merkez yönetiminin, Bursa Şubesi sanki Uganda’nın yamyam diktatörü İdi Amin’e ödül vermiş gibi itibarsızlaştırmaya çalıştığı için yaşanan bu umut kırıcı, moral bozucu süreç; Bursalı gazetecilerin 35 yılllık birikimi, dostluğu, birlikteliği, vakarı ile aşıldı…
Olan budur…
ÇGD Bursa Şubesi’nin 35. yıl kutlama organizasyonuna, ödül törenine katkı koyan tüm arkadaşlarımızın yüreğine sağlık…
ÖDÜL TÖRENİ BİTTİ, DİYECEĞİMİZ VAR
Diyeceğiz elbette… ÇGD’nin Ankara’da yapılacak genel merkez kongresine gidip orada söylemek gerekenleri, buradan, açık mektup halinde peşin peşin söylesem; mesela desem ki, “Şube yönetiminin sosyal medyada linç edilmesine çanak tutmaya kalkışan genel merkez yöneticilerinin özen gösterdiği ‘mütekabiliyet’ ilkesine uygun olsun diye aynı yöntemle bilgi veriyorum, ÇGD genel yönetimi sadece sosyal medya bildirisi yayınlamadı, bir de şube yönetim kurulu, onur kurulu, danışma kurulu üyelerinin cep telefonlarına, ÇGD antetli kağıda yazılmış imzasız korsan bildiriyi bizzat ÇGD Genel Başkanı’nın cep telefonundan dağıtımını yaparak ‘bilgilendirme mektubu’ adı altında gönderdiler. Bursa Şube Başkanını hedef gösteren, sureti haktan görünerek aşağılamaya çalışan bu bildiriyi kim yazdı sorumuza ısrarla cevap alamadık, imza kimin diye sorduk, yanıt yok. Genel Başkan, kendi telefonundan iletildiğine göre imzanın da ona ait olduğunun kabulü gerektiğini ifade etti.”
“Vay canına, vay vaaayyy!” demez misiniz? Üslup genel başkanın üslubu değil, konuşma tarzı değil ama antetli kağıda yazılmış imzasız yazıya sahip çıkmak zorunda kalıyor. İlginç değil mi?
Bu arada bana da eyvah yani! Benzer şeylerin yarısını bile yazmadığı halde, Bursa Şube Başkanı Yüksel Baysal’ı onur kurullarına şikayet eden ve cezalandırılmasını isteyen Genel Merkez yöneticileri, bu kulis bilgisini yazdım diye beni de Genel Merkez Onur Kurulu’na sevk etmezler mi?
Bilmem!
Oysa, ÇGD’nin kuruluş amacı tüzüğün 2. maddesinde ifade ediliyor, diyor ki, ÇGD ifade özgürlüğünü savunur… Tüzüğün 2. maddesinde kuruluş amacını “basın özgürlüğünü savunmak” cümlesiyle ifade eden ÇGD’nin Genel Yönetim Kurulu, tam da bu özgürlükten şikayet etmek, gazetecinin basın özgürlüğü sınırları içerisindeki eyleminden dolayı üyelikten atılmasını istemek gibi bir komik duruma düşmez herhalde?
“GAZETECİLİK SUÇ DEĞİLDİR”
Kimseye hakaret etmiyorum, ifade özgürlüğü sınırları içerisinde kanaatimi açıklıyorum, bunu da Genel Merkez yöneticilerinin sosyal medya hesabından yaptığı açıklamayı, kendi köşemden cevaplayarak yapıyorum.
“Gazetecilik suç değildir” diyoruz ya!
ÇGD Bursa Şube Başkanı Yüksel Baysal’ın yazdığı da suç değildi, benimki de değil, olamaz…
Durduk yerde aklıma geldi, mesela…
Genel merkez yöneticilerinin “Artık şube başkanını tanımıyoruz, birlikte çalışmayacağız, aranızdan bir ismi seçip bize bildirin, haberleşmeleri onunla yürüteceğiz” deme hakkı var mı mesela? Tüzüğe baktım, yok öyle bir hüküm… Bu tavır ÇGD’nin kaç yıllık geçmişinde örneği olmayan bir davranış modelidir, bu böyle biline! “ÇGD ve kayyım kelimesi yan yana kullanılamaz” diyorlar haklı olarak, asla kullanılmamalıdır, hemfikirim, lâkin bizzat kendilerinin ötekileştirme, yetkileri elinden alma, yok sayma gibi tavırlarla, “Kayyım atamaya çalışıyor bu arkadaşlar, atayacakları kayyımı da bize seçtiriyorlar” diye düşündürtmeye ne hakları var?
Genel merkez yöneticilerinin, ödül konusunda bir bardak suda kopardıkları fırtınanın ardından (Bursa Şube Başkanına haber vermeksizin) şube başkanları toplantısı yaptığını, tek taraflı bilgilendirme yaptıkları bu toplantıda “Bursa Şube Başkanı da çok yanlış bir yazı yazmış birader” şeklinde bir ortak karara(!) vardıklarını ekleyeyim de, eksik bir detay kalmasın! Apaçık bir yok sayma meselesi, ki akla şu soru gelmezse, eksik yazı yazmış olurum: Şube yönetimini, şube üyeleri seçiyor. Seçilmiş bir yönetim kurulu üyesi ya da başkanı ve dolayısıyla şube üyelerinin iradesini “yok sayma” hakkını tüzüğün hangi maddesinden alıyorsunuz?
ŞAMPİYON MELEKLER İÇİN ADALET ARANIYOR
ÇGD Bursa Şubesi’nde bir yandan ödül törenimiz gerçekleşirken… Bir yandan da aklımızdan gelip geçenler işte bunlardı… Haberlerimizde detaylarını okumuş olmalısınız, ÇGD Bursa Şube üyelerinin emeğiyle, alın teri ile gayet güzel bir organizasyon gerçekleşti. Bursa’dan çok önemli isimler katıldı, 35’nci yıl coşkumuzu paylaştı.
ÇGD Basın Dayanışma Ödülü’ne layık görülen Timur Soykan, Şule Aydın bizimle birlikte oldu.
Şampiyon Melekler’in anneleri KKTC’den geldi, çocukları için yürüttükleri adalet arayışına adanan ÇGD Bursa Hukuk Ödülünü almak için, bir kez daha adalet isteklerini dile getirdiler. Depremde kızı Selin Karakaya’yı kaybeden Ruşen Yücesoylu Karakaya, ödül almaya oğulları Doruk ve Alp Akın’ı kaydeden Ayşe Akın ile birlikte çıktı. Karakaya konuşurken gözyaşlarını içine akıttı, bizimkilere gem vuramadık, yanaklarımızdan süzüldü.
Açık Radyo‘yu ve “basın özgürlüğü” talebini gündeme taşıdık, fena mı oldu?
Diğer ödüllerimizin her biri, çok anlamlı konuşmalar eşliğinde sahiplerine ulaştı, kötü mü oldu?
OKUR TEMSİLCİSİ DİYOR Kİ!
Bu son olaylarla öğrendik ki Enis Berberoğlu döneminde Hürriyet’in patronu tarafından okur temsilciliğine atanan, son yıllarda da 11 basın yayın kuruluşunun atanmış “medya ombudsmanı” olduğu duyurulan gazeteci Faruk Bildirici, meğerse gazeteci meslek örgütlerinin gazetecilik olayları ve gazeteciler dışında ödül vermemesinden yanaymış. Bu kişisel görüşünü köşesinde yazınca, ÇGD genel yönetim kurulu da bu fikri çok makul bularak herkesle paylaştılar, ki haklarıdır, öyle düşünebilirler, düşündüklerini de elbette paylaşabilirler… Ama hepsi bu kadar! Bu dayatma nereden çıktı? Bursa Şubesi neden ödül veriyormuş, doğru değilmiş, gazetecilik olayı ya da gazeteciler dışında ödül verilemezmiş vs…
Arkadaşlar! Bunlar sizin şahsi görüşünüz! Bizim açımızdan dogma değil. Tartışırız, konuşuruz, değerlendiririz, beğeniriz ya da eleştiririz, değil mi?
Değilmiş demek ki, iddia şu, Bursa Şubesi’nin ödüller konusundaki tavrı yüzünden; bir değişiklik önergesiyle “Şubeler ödül veremez!” hükmünü de tüzüğe eklemek gündemdeymiş.
Yok artık, daha neler!
MADDE MADDE… OLANLAR-OLMASI GEREKENLER
Çok uzadı maalesef, sözün özüne geleyim.
ÇGD Bursa örgütüne yaşatılan tabloyu ‘mütekabiliyet’ ilkesi gereğince kamuoyuna açık paylaşarak, özellikle ÇGD üyesi arkadaşlarımın dikkatine sunuyorum. Tablo net olarak budur.
“Bunlar kamuoyunu ne ilgilendirir, derneğin iç işleridir!” tarzı eleştirilerinizi, bana değil, ödülleri sosyal medyada tartışmaya açarak şubesini linç ettirmeye kalkışan, sonra da Şube Başkanı’nın yazdığı yazıdan “mağduriyet” çıkarıp onur kurulları nezdinde başvurularda bulunan ÇGD genel yönetimine iletiniz, bu bir…
ÇGD duruşu olan bir meslek örgütüdür. Üyelik ilkelerini kabul eden her meslektaşımız üye olabilir. Meslek mensupları derneğidir, siyasal parti değildir, öyle zannedenler varsa, öyle zannetmesinler, bu iki…
Şube açma kararı verildiği günden bu yana üyesi olduğum, (genel yönetim kurulu dahil) yönetimlerinde bulunduğum, emek harcadığım ÇGD Bursa Şubesi 35 yıldır ödül veriyor. Ödüllerin beğenilmediği ya da eleştirildiği dönemler oldu elbette ama böylesi bir müdahale ilk kez yaşanıyor. Bu tavır, mevcut genel yönetimi üyeler gözünde yüceltecek bir davranış değildir, bu üç…
ÇGD Denetleme Kurulu Başkanı (ya da üyesi) yönetim kurulunun aktif bir üyesi gibi davranmamalıdır. Çünkü görevi yönetim kurulunu denetlemektir. Yönetim kurulunun iş ve işlemlerine müdahil olmak, şubelerle ilişkilerini dizayn etmek, denetleme kurulunun görevi değildir. Güçler ayrılığı nerede kaldı? ÇGD Denetleme Kurulu Başkanı, genel kurul adına yürüttüğü denetim görevinde tarafsızlığını kaybettiği için derhal görevden çekilmeli, genel kurula 3-4 ay zaman kaldı, denetim görevi müstafinin yerini alacak yedek üye tarafından yapılmalıdır, bu dört…
Ve beş… Son… Hakaret etmeden, savunucusu olduğumuz ifade özgürlüğü sınırları çerçevesinde (haşince eleştirilerin bile basın özgürlüğünün sınırları içerisinde olduğu ön kabulü ile) konuya dair görüşlerimi özgürce kaleme almış bulunuyorum. Bu özgürlüğümün teminatı bizzat Çağdaş Gazeteciler Derneği Tüzüğüdür. Lütfen, dikkatle not alınız!
Yüksel Baysal’dan manifesto: “ÇGD dar kalıplara sıkıştırılamaz”