Meslekte biraz yaş alınca, birçoğunun “tarih” diye okuduğu şeylerin, sizin için “anı” olduğunu fark ediyorsunuz. Anılar içinde ne çok zikzak var, çalkantı var, hoş olaylar veya sinir bozucu gerginlik ve kırgınlıklar var. Bunlara gereğinden fazla önem atfederseniz, ileriye bakmak pek mümkün olmayabilir çünkü dikiz aynasını gözlemekten kurtulamazsınız… Oysa yapmak gereken iş, ileriye sadece ileriye bakmak…
AKP’nin 2000’li yıllardan itibaren estirdiği kutuplaştırma rüzgârının sloganı, hepiniz hatırlayacaksınız, “taraf olmayan bertaraf olur” idi. Bir kısım medya ve kalem erbabı hızla bertaraf edildi. Kimileri alkış tuttu buna… Örnekler Bursa’dan…
Bursa’nın Nilüfer (ve 2014’ten sonra Mudanya) hariç tamamını kazanan AKP’li belediye başkanlarına, “Muhalif basına ilan veriyorsunuz. Bunları neden besliyorsunuz?” diye ayar çeken, AKP il başkanlarını, AKP’li belediyelerin muhaliflere de ilan verilmesinin engellenmesi için göreve çağırarak aksi halde reise şikayet edeceği tehdidiyle gözdağı veren şuuru zehirlenmiş “gasteciler” gördü bu gözler… Bu iklim, yaklaşık 15 yıl hakim oldu Bursa’da maalesef… Dile kolay, neredeyse 15 yıl… Bursa basını nasıl acımasızca çoraklaştırıldı, herkes buradan kendine -konumuna uygun- bir ders çıkarabilir…
Basın tarafından terk edilmişlik…
Masanın diğer yanında da bulundum… Ana muhalefet partisi örgütlerinde nasıl bir “basın tarafından terk edilmişlik” duygusu olduğunu çok iyi biliyorum… Bursa adına anlatılacak çok büyük dertler varken, düzenlenen basın toplantılarına sadece 2-3 kişinin geldiği günleri iyi biliyorum… Toplantılara bile gelmeyip, kendi yarattıkları suni gündemin tezahürü olarak dışarıdan, “bu CeHaPe zihniyyeti var ya!” diye gazel okuyanlara ilişkin dağarcığımız çok geniş…
Bir de unutmamalı ki, toplantılara gelip de, tek satır yazmayanlar vardı… Toplantıya sadece, kendi suni gündemine dair bilgi almaya gelip (bilgi almış ya da almamış olsun) o günün gündemine, gündeme taşınmaya çalışılan konusuna dair tek kelime yazmayanlar… Tabii habercilik özlemlerini CHP’de dindirenler de vardı, iktidar karşısında iki büklüm ama konu ‘CehaPe’ ya da CHP’li belediyeler olunca coşan, züccaciye dükkanına destursuz dalan fil… Muhalefeti eleştirmenin dayanılmaz hafifliği… Ne de olsa yaptırımı yok! İçinden gelirse, hâtta Genel Başkanını bile yumruklarsın… Kendilerini AKP’nin koruyucusu, silahşörü olarak görenler de vardı elbet… Öyle davrananlar, kalemini silah olarak kullananlar, AKP’li siyasetçiler adına, onlardan daha galiz tavırlarla muhalefete saldırmaya teşne… Projeciler… Özel görevliler… Kişisel garezlerine yenik düşenler… Şuursuz siyasetçilerin maşaları…
Bekleyen derviş, gülerken morarmış!
Hepsi bir kenara, ben en çok “şu silahşörlerin akıbeti ne olacak” diye merak ediyordum… Ortalıkta şövalye ruhundan hiçbir eser taşımayan silahşörler varsa, o namlu gibi kullanılan o kalemin (siyaseten) ne zaman kime döneceği hiç belli olmaz! Besleyenler dikkatli olsun diyordum…
Ancak, haklarını teslim etmek lazım, işini doğru yapanlar da vardı, onların yolu daima açık olsun!
Eee! Peki silahşörlerde akıbet ne oldu?
31 Mart sadece halktan kopuk AKP iktidarına değil, bu sözünü ettiğim basın mensubu görünümlü trollere de “kırmızı kart” oldu.
9.Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’in dediği gibi, “Keser döndü, sap döndü, gün geldi hesap döndü!”
Göreceğimizi gördük… Ne diyelim, Allah yollarını açık eylesin! Amin…
Ve yeniden medyadayım…
Şimdi yine masanın bu tarafındayım…
Tele16 haber bizim için önemli bir sığınak noktası… Her geçen gün kendini geliştirerek, okuyucu sayısını artırsın, Bursa’da etkin bir haber sitesi olsun, haberciliğin çıtasını yükseltsin temennimiz var…
Bu sitede haber olacak, elbette eleştiri de olacak, elbette sorular da olacak… Bu bir hedef, başarmak istiyoruz.
Ama bu sitede manipülasyon, yalan haber, sığ dedikoduculuk, hedef gösterme, insan karalama olmayacak… Bu hedef değil, tabu…